Sevgili okurum,
Her insanın sınanma şekli, hayata bakış açısı oldukça başkadır. Senin de bu zamana kadar nasıl geldiğini, ne düşünüp ne düşünmediğini inan bilmiyorum. Tek isteğim yazımın sonunda bir dakikanı ayırıp bu soruyu kendine yönelttiğini temenni edebilmek. Tekrar ediyorum;
Sen Kimsiniz?
Yıllardır olmak istediğin kişi misin yoksa bulunduğu kabın şeklini almış olan mı? Bu soruyu kendimle her kalışımda sorarım. İç hesaplaşmalar her zaman rahatlatmıştır benliğimi. Cevaplarını kendimde aramak, ve bazen aradıklarımı bulamamak. Bulamadığımda çaresiz kalmak. O anda başka bir çıkış yolu bulup yeni bir sonuca bağlayıp mantık dizisi ile yoğurmak düşüncelerimi.. Bunlar hep olağan süreçlerimden bir kaçı.
23 yaşındayım (30’unda resmileşecek)
Ve bu zamana kadar hemen hemen her konuyu duygularıma göre yordum. Önce duygular gelirdi. Ne yaparsam yapayım önce hislerim onaylamalıydı olacak olanı. Oldurmuyorsa bu karşısında durduğu için olurdu. Ve hep böyle ilerledim hayatımda. Duygular, hissiyatlar, maneviyat.. Belki de beni ben yapan tek şey, naiflik..
23 yaşındayım (30’unda resmileşecek)
Ve bu zamana kadar hemen hemen her konuyu duygularıma göre yordum. Önce duygular gelirdi. Ne yaparsam yapayım önce hislerim onaylamalıydı olacak olanı. Oldurmuyorsa bu karşısında durduğu için olurdu. Ve hep böyle ilerledim hayatımda. Duygular, hissiyatlar, maneviyat.. Belki de beni ben yapan tek şey, naiflik..
Sonra zaman deldi geçti bir şeyleri. Asla yapamam dediklerimle yüzleşince paşalar gibi yapabildiğimi gördüm. Ben dayanamam ağlarım dediğim ne varsa karşısında dimdik durabildim. Bunu övünmek için söylemiyorum. Bende kendimi yeni yeni tanıyorum. Bende kendimi yeni yeni çözümlüyorum. Ve istemsiz oluyo tüm dönütlerim. Yani şöyle ki, çabalamıyorum güçlü kalabilmek için. Kimseye rol yapmıyorum. Boyamıyorum kimsenin gözünü saçma sapan pozlarla. Samimiyetsiz samimiyetlikler kurmuyorum. Sadece, hissetmiyorum.
Çünkü artık bana diklenen hislerime tasma takabiliyorum. Sabahlara kadar ağlayıp zırlamanın beni tek bir adım dahi ileri taşımadığını, aksine daha da körelttiğini biliyorum. Ve ruhumun hissizliğe dönüştüğünü.
Bugün balkonda otururken fark ettim, artık bir öneminin kalmadığını. Belki de tamamen bir şeyleri gözden çıkardığım içindir. Orasını kestiremiyorum..
Demem odur ki, ben duygusalım ben mantıklıyım demeyin. Çünkü öyle bir an geliyor ki ters köşe olup oyunu tekrardan oynamaya başlıyorsunuz. Tüm tabuları yıkarak.
Yine yeni ve yeniden